Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali
Öncelikle anonim şirketlerde yönetim kurulu organı; kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir. Genel kurul ise sadece kanunda (TTK m. 408) veya esas sözleşmede açıkça kendisine bırakılan alanlarda karar alabilir. Genel Kurul kararlarına karşı ise 3 hukuki yola başvurulabilir. Bunlardan ilki yokluğun tespiti, ikincisi butlanın tespiti ve üçüncüsü ise genel kurul kararlarının iptali davasıdır. Bu 3 kurum birbirinden ayrıdır ve ayrımlara çok dikkat edilmesi gereklidir. Butlan kurumu ile iptal edilebilirlik kurumu arasındaki en büyük farklardan biri de hak düşürücü süreye bağlanılmada kendini göstermektedir. İptal davası, genel kurulda alınan karar tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süreye bağlanmışken; butlan davası herhangi bir süreye tabi değildir ve her zaman açılabilir.
6102 sayılı TTK m. 445 uyarınca: “446’ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” Her kanuna aykırılık, genel kurul kararlarının iptali kurumuna tabi değildir. Mutlak emredici hükümlere yani kamu düzenine aykırı bir boyuttaki kanuna aykırılık var ise burada genel kurul kararının butlanı gündeme gelecektir. Ancak kamu düzenine aykırı olmayan, daha çok şirket pay sahiplerini ilgilendiren kanuna aykırılıklar ise nispi emredici olarak kabul edilecektir ve bu durumda ise genel kurul kararlarının iptali gündeme gelecektir. Dürüstlük kuralına aykırı kararlar da iptal edilebilirlik kurumuna bağlıdır. Örneğin; azınlığa tanınan hakların ihlali, sırf diğer pay sahiplerinin payının azalması adına sermaye artırım kararı alınması gibi kararlar dürüstlük kuralına aykırı kararlar olarak kabul edilecektir yani iptal davası uygulamada genellikle azlık pay sahiplerinin, çoğunluk pay sahiplerinin haklarını kötüye kullanmaları gündeme geldiğinde başvurulabilecek bir kurumdur. Anonim şirketin temel yapısını bozan kararlar, sermayenin korunması ilkesine ve tek borç ilkesine aykırı kararlar veya pay sahiplerinin vazgeçilmez haklarını (genel kurula katılma, oy kullanma, bilgi alma vb. hakları) sınırlandıran ya da ortadan kaldıran kararlar batıldır (TTK m. 447).
Genel kurul kararlarına karşı iptal davası açabilmek 3 aylık hak düşürücü süreye bağlanmıştır ve uygulamada özellikle 3 aylık hak düşürücü süre kaçırıldığında, TTK m. 445’deki sebeplere (özellikle dürüstlük kuralına aykırılığa) dayanılarak akabinde butlan davası açılmaktadır çünkü biliyoruz ki geçersizlik hallerinde hak düşürücü süre gündeme gelmemektedir. Bu durumda ise Yargıtay’a göre, öncelikle alınan kararın niteliğine bakılmalıdır ve ortada iptal edilebilir bir karar mı yoksa geçersiz bir karar mı var tespit edilmelidir ve ondan sonra süreye aykırılık var mı yok mu tespiti yapılmalıdır (11. HD, T. 13.12.2017, E. 2016/5661, K. 2017/7223; 11. HD, T. 25.10.2005, E. 2004/11312, K. 2005/10278). Bu tespit; butlan davası açılarak, 3 aylık hak düşürücü sürenin arkasından dolanılması yolunu da engellemektedir.
Genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma hakkına sahip kişiler TTK m. 446’da belirtilmiştir ve 4 grupta toplanılmıştır. Bu maddeye göre; “
a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.”
TTK m. 446/1(a) uyarınca genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için toplantı tutanağına mutlaka muhalefet şerhinin geçirilmesi gereklidir. Yargıtay, muhalefet şerhi hususuyla ilgili katı bir durum benimsemektedir ve uygulamada bu duruma çok dikkat edilmesi gereklidir. Yargıtay’a göre; toplantıda hazır bulunup da alınan karara olumsuz oy veren pay sahibinin iptal davası açabilmesi için, mutlaka her durumda ve her somut olayda muhalefet şerhini açıkça tutanağa geçirtmesi gerekmektedir aksi takdirde açılan dava usulen, dava şartı eksikliğinden reddedilecektir (11. HD, T. 06.10.2015, E. 2014/13357, K. 2015/9986). Ayrıca muhalefet şerhinin gerekçeli olmasına da gerek yoktur, “muhalefet ediyorum” denilmesi yeterli kabul edilmektedir. Yani bu durumda, muhalefet şerhini tutanağa geçirmek bir külfet haline gelmiş bulunmaktadır. Yine çok önemli bir Yargıtay kararı uyarınca da; peşin muhalefet yapılamaz ve geçerli sayılmaz. Yani henüz genel kurul kararı alınmadan, toplantının başında direkt olarak toplantı başkanına verilen muhalefet şerhi geçerli değildir (11. HD, T. 02.07.2020, E. 2019/4635, K. 2020/3447). Ayrıca uygulamada yine genel kurul toplantılarında, TMK m.2’ye dayanan çelişkili davranış yasağına dikkat edilmelidir. Uygulamada özellikle, finansal tabloların görüşülmesinde pay sahiplerinden birinin hem “bilanço usulüne aykırıdır veya yönetim kurulu bilanço için yolsuzluk yapmıştır, bilançonun onaylanmaması gerekir” şeklinde olumsuz oy bildirip muhalefet şerhi koyması ancak bilançonun onaylanmasından sonra ise genel kurulun karın dağıtılmamasına karar vermesi neticesinde aynı pay sahibinin bu sefer “kar dağıtılmalıdır” şeklinde olumsuz oy kullanıp muhalefet şerhi koydurması çelişkili davranış yasağına takılacaktır. Çünkü bu durumda hem bilanço usule aykırıdır iddiası ileri sürülüyor hem de usule aykırı olan bir bilançodan kar dağıtımı yapılması talep ediliyor.
TTK m. 446/1(b) uyarınca ise pay sahibi açısından, toplantıda hazır bulunulmasına veya hazır bulunulmuş olunsa dahi olumsuz oy dahi kullanılmamış olsa bile gerekli şartlar altında genel kurul kararına karşı iptal davası açılabilecektir. Öncelikle, gündemin hiç ya da usulüne uygun bir şekilde ilan edilmemesi de iptal davasının açılabilmesi için bir neden teşkil etmektedir. Genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kişilerin katılarak oy kullanmaları yine pay sahiplerince, TTK m.446/1(b) uyarınca iptal davasının açılabilmesine neden olabilecektir. Ayrıca, toplantıya katılımın ve oy kullanımının haksız bir nedenle engellenmesi hususu da iptal davası için neden teşkil edebilecektir. Son olarak da usulüne uygun bir toplantıya çağrı yapılmamışsa, dava açma sebebi gündeme gelebilecektir. Usule uygun bir çağrıdan bahsedebilmek için çağrının bütün pay sahiplerine yapılması gereklidir ve çağrının da şirketin yetkili kişilerince yapılması gereklidir. Tüm pay sahiplerine çağrı yapılmamışsa veya yetkisiz kişilerce çağrı yapılmışsa, bu durumda usulsüz değil; yok hükmünde bir çağrı gündeme gelecektir ve genel kurul kararının iptaline gerek olmayacaktır çünkü genel kurul toplantısı da yok hükmünde olacaktır. Genel kurul toplantısına çağrıyla ilgili başkaca aykırılıklar ise iptal davası açılabilmesi için neden teşkil edebilecektir.
TTK m. 414’e göre: “Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.” Uygulamada, 15 öncesinden ilan yapılır ve yine 15 gün öncesinde bu çağrı iadeli mektupların gönderildiği görülmektedir. Ancak, 15 gün öncesinde yapılması gereken ilandır. Mektupların 15 gün öncesinden gönderilmesi zorunluluk değildir, çağrının şekli için de şart değildir. Uygulamada bu sebeple genel kurul kararlarının iptali davası çokça açılmaktadır (çağrı mektubu bana ulaşmadı, yanlış adrese gitti vb. nedenler ileri sürülerek). Çağrı mektubunun, toplantıdan en az 15 gün önce postaya verilmesi yeterlidir yani 15 gün önce pay sahibinin adresine ulaşması önemli değildir yani posta geç getirmişse dahi çağrı usulüne uygun kabul edilecektir. Ancak çağrı mektubu teslim edildi ve gündem yoksa, bu durum tabii ki iptali sebebi teşkil edecektir.
TTK m. 446/1(b)’de sayılan ve yukarıda izah edilen 4 nedenin varlığı durumda da genel kurul kararına karşı iptal davası açabilmek için meydana gelen ihlalin, genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun ispati gerekmektedir ve bu duruma etki kuralı denmektedir. Yani pay sahibince ileri sürülen ihlal meydana gelmeseydi (pay sahibinin toplantıya katılmasına izin verilseydi); ihlal ileri süren pay sahibinin oylarının, alınan kararın sonucunu değiştirmek için yeterli ise, ihlalin kararın üzerinde bir etkisi olduğu kabul edilecektir ancak ihlali ileri süren pay sahibinin oyları (adedi ya da oranı) alınan kararın sonucunu değiştirmeye yetmiyorsa, alınan kararın üzerinde etkisinin olmadığı kabul edilecektir.
KAYNAKÇA
- TEKİNALP, Ü., (2015), Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul
- ERİŞ, G., (1995), Anonim Şirketler Hukuku, Ankara
- Yargıtay Kararı - 11. HD, T. 13.12.2017, E. 2016/5661, K. 2017/7223
- Yargıtay Kararı - 11. HD, T. 25.10.2005, E. 2004/11312, K. 2005/10278
- Yargıtay Kararı - 11. HD, T. 06.10.2015, E. 2014/13357, K. 2015/9986
- Yargıtay Kararı - 11. HD, T. 02.07.2020, E. 2019/4635, K. 2020/3447