İş Kazası ve Meslek Hastalığında İşverenin Sorumluluğu
Meryem Sarıkaya
İş kazaları ve meslek hastalıklarında işverenin hukuki sorumluluğu ve tazminat talepleri üzerine detaylı bir inceleme. İşçi sağlığı ve güvenliğine yönelik işverenin yasal yükümlülükleri, kusursuz sorumluluk ve maddi-manevi tazminat...
İşverenin iş ilişkisinden kaynaklı asli borçlarından biri işçiyi gözetme borcudur. Bu kapsamda işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliği ilişkin birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu yükümlülükler, mutlak emredici yasa hükümleri ile öngörülmüştür.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4.maddesi ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2.maddesi gereğince işverenler iş yerlerinde işçilerin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak ve araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdür. Aksi takdirde kazaya uğrayan işçi veya hak sahipleri tarafından işverenin hukuki sorumluluğuna gidilebilmektedir.
İşverenin sorumluluğunda esas olan kusurun varlığı ise de, bazı durumlarda kusursuz sorumluluk söz konusu olabilmektedir.
1. Kusursuz Sorumluluk
İşverenin kusura dayalı sorumluluğu, işçinin iş kazası veya meslek hastalığı sebebiyle uğradığı zararı karşılamayabilmektedir. İşveren bütün tedbirleri almış olsa da kazanın gerçekleşmesini engelleyememiş olabilmektedir. Ya da işin niteliği itibariyle riskli olması halinde işveren, riskli ortamı yaratan kişi olarak kabul edilebilmektedir. Bu gibi durumlarda kusursuz sorumluluktan bahsedilebilmektedir.
Yargıtay işverenin sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak değerlendirdiği kararlarında; çıkar ilkesi, hakkaniyet ilkesi ve tehlike ilkesi gibi bazı ilkelerden yararlanmaktadır. Çıkar ilkesi, işverenin işin menfaatlerinden öncelikle yararlanıyor olması sebebiyle zarara da büyük ölçüde onun katlanması gerektiği anlayışına dayanmaktadır. Hakkaniyet ilkesi, işçinin uğramış olduğu zarar ve ıstırabın bir bölümüne işverenin katılmasının adaletli olacağı fikrine dayanmaktadır. Tehlike ilkesine göre ise Türk Borçlar Kanunu’nun 71.maddesinde yer alan “önemli ölçüde tehlike arz eden işletme” nin faaliyetleri çerçevesinde uğranılan zararın kusursuz sorumluluk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
2. Kusur Sorumluluğu (Haksız Fiil Sorumluluğu)
Sorumluluk hukukunun amacı, kişinin malvarlığında meydana gelen zararı gidermektedir.
İşverenin hukuki sorumluluğu kural olarak kusurun varlığına bağlıdır. Bunun yanında hukuka aykırılık, nedensellik bağı (uygun illiyet bağı) ve zarar unsurunun da gerçekleşmiş olması gerekir. İşçi, bu şartların varlığı halinde uğradığı zararın karşılanması için birtakım hukuki imkânlara sahiptir. Bunu sağlayan en temel imkânlardan biri tazminat müessesesidir.
2.1.Maddi Tazminat
Maddi tazminat, haksız fiil sonucu kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeden kaynaklı zarar için talep edilen tazminat türüdür.
Maddi tazminat istemli davalarda kural olarak zarar gören, hem zararını hem de zararın miktarını ispatlamak zorundadır.
Maddi tazminat talebinin yasal dayanağı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54.maddesine dayanmaktadır. Bu kapsamda talep edilebilecek kalemler şu şekildedir;
- Tedavi giderleri
- Kazanç kaybı
- Çalışma gücünün azalmasından ve yitirilmesinden doğan kayıplar
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak ifade edilmektedir.
Bu kapsamda oluşan zararlar çeşitli şekillerde talep edilebilmektedir;
2.1.1.Geçici İş Göremezlik Tazminatı
İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle çalışma gücünün geçici kaybı halinde işçi, diğer koşulların da var olması halinde tazminat talep edebilmektedir.
Geçici olarak iş göremez hale gelmiş işçi için üç farklı ihtimali değerlendirmek gerekirse;
Bunlardan ilki, geçici iş göremezliğe uğrayan işçi, bu dönemde gördüğü tedavi ile sağlığına kavuşmuş ve işine eski şartlarda geri dönmüş olması durumudur. Bu halde talep edebileceği maddi zarar; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan tedavi masrafları ile çalışırken aldığı ücreti ile geçici iş göremezlik ödeneği arasındaki fark tutarıdır.
İkincisi, geçici iş göremezliğe uğrayan işçinin kısmen çalışabiliyor olması, bir diğer deyişle meslekte kazanma gücünü tamamen yitirmemiş olması durumudur. Bu durumda işçi; normal çalıştığı dönemde elde edebildiği menfaat ile kısmi iş göremez halde iken elde edebileceği menfaat arasındaki farkı talep edebilmektedir.
Son ihtimalde ise, geçici iş göremezliğe düşen işçinin çalışmasını aynen sürdürebilmesine rağmen bunu normal döneme göre geçici bir süre daha zor yapabilmesi durumudur. Bu halde işçi, çalışmasına devam edebildiği için kazanç kaybına uğramamakta ancak Yargıtay kararlarında “efor kaybı” nedeniyle tazminat talep edilebileceği ifade edilmektedir. (YHGK 03.05.1974, 972-2-165/480; Y11HD 09.04.1984,1770/2007)
Zararın tespiti için sigortalının kazanma gücünün ne oranda azaldığının tespit edilmesi gerekmektedir. Olay tarihinden rapor tarihine kadarki zarar, somut ve ölçülebilir olup yoksun kalınan kazanç tutarını ifade etmektedir. Rapor tarihinden sigortalının ölüm tarihine kadarki zararı ise soyut zarar olarak kabul edilmektedir. Soyut zarar hesabı yapılırken sigortalının yaşına ve durumuna göre muhtemel çalışma süresi, zaman içinde elde etmesi muhtemel geliri dikkate alınmaktadır.
2.1.2.Sürekli İş Göremezlik Tazminatı
Çalışma gücünün sürekli olarak azalması veya yitirilmesi halinde sürekli iş göremez haline gelen işçinin talep edebileceği tazminattır.
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği madde 41/7’ye göre sürekli iş göremezlik halinden söz edilebilmesi için sigortalının meslekte kazanma gücünü en az %10 oranında kaybetmiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda Kurum Sağlık Kurulu tarafından meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmaktadır.
Sürekli iş göremezlik durumu, beden gücünün kaybı oranına göre ikiye ayrılmaktadır;
- Sürekli kısmi iş göremezlik
- Sürekli tam iş göremezlik
Yönetmelik kapsamında sürekli kısmi iş göremezlik durumu için çalışma gücünün %10 ila %99,99 arasında kaybı gerekmekte, sürekli tam iş göremezlik durumu içinse çalışma gücünün %100 oranında yitirilmesi aranmaktadır. İş kazasına uğrayan işçinin kısmi veya tam sürekli iş göremezliğe uğrayıp uğramadığı tespit edilerek tazminata hükmedilmektedir.
Tazminat tutarının belirlenmesinde; iş göremezlik oranı ile birlikte yaşam süresi (muhtemel ömür süresi), iş görebilme çağı (faal ömür süresi), işçinin ücreti (müstakbel gelir kaybı) ile kusur oranı gibi kıstaslar dikkate alınmaktadır.
2.1.3.Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
İşçiyi gözetme borcuna aykırı davranan işveren, işçinin ölümü halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin zararını gidermekle yükümlüdür. Ancak ölen işçi ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın olması gerekmektedir. Başka deyişle aralarında bir destek ilişkisi bulunmalıdır.
Bu tazminatı talep edebilecek kişiler; ya ölüm anında ölenden hali hazırda destek alan kişiler ya da ileride destek alması varsayılan kişilerdir. Birinci durumda fiili destek, ikinci durumda ise farazi destek söz konusudur. Örnek vermek gerekirse; kocası ölen kadın fiili destek alan, çocuğu ölen baba ise farazi destek alan olarak ifade edilebilir. Bu kapsamda anne, baba, eş, kardeş ve çocuklar talepte bulunabileceği gibi; ölen ile destek alan arasında mirasçılık ya da hısımlığın bulunması zorunlu değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için ayrıca ölen işçinin bakım gücünün bulunması ve desteklenenin de bakım ihtiyacı içerisinde bulunması gerekmektedir.
Bu konu ile ilgili Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 30.05.1978 tarih 978/2232 E. 7262 K. Sayılı kararında “…Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğin ölümünden önce destekten yoksun kalanın sosyal ve ekonomik durumunun desteğin ölmesinden sonra da aynı düzeyde kalmasını sağlamaktır. Davacılardan, babanın desteğin ölmesinden sonra da ekonomik durumunda bir değişiklik olmadığı ve özellikle bakılma ihtiyacı içine düşmediği 20.08.1977 günlü rapor münderecatından açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, anılan tazminatın en önemli koşullarından biri olan bakım ihtiyacı içinde olma koşulu bu olayda gerçekleşmediğine göre babanın maddi tazminat isteği reddedilmek gerekirken … baba lehine de maddi tazminata hükmetmiş bulunması bozmayı gerektirir.” şeklinde tazminat hükmedilmesindeki amacı ifade etmiştir.
2.2.Manevi Tazminat
İşçi, kaza veya meslek hastalığı sebebiyle uğramış olduğu manevi zararı için de tazminat talep edebilmektedir. Bu zararın önemli ve belirli bir ağırlıkta olması gerekir. Tazminatın amacı; zararın giderilmesi değil, işçinin uğramış olduğu bedensel veya ruhsal acı, elem ve üzüntünün ödenecek tazminatla bir ölçüde dengelenmesidir.
İş kazası ve meslek hastalığı sonucu işçinin kendisi veya ölüm halinde ölenin yakınları, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işverene karşı manevi tazminat isteminde bulunabilmektedir. Bu kapsamda bedensel ve ruhsal bütünlüğü zarar gören işçi, ağır bedensel zarar gören işçinin yakınları, zarar gören işçinin veya yakınlarının mirasçıları talep edebilmektedir. Ölüm halinde ise “ölenin yakınları” tazminat isteminde bulunabilmektedir. Ölenin yakınlarının tazminat isteme hakkı, mirasçılık sıfatı ile ilgili olmayan şahsa bağlı bir hak niteliği taşımaktadır. Bu kapsamda anne ve baba, eş, çocuklar, kardeşler, nişanlı, evlatlık ve ayrıca yakınlığını ispat etmek koşulu ile diğer yakınlar talepte bulunabilmektedir.
Yargı kararlarına göre manevi tazminat tutarı belirlenirken; “Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği” ifade edilmiştir. ( Yargıtay 21 Hukuk Dairesi 16.02.2015 T. 2014/26423 E. 2015/2535 K. )
Manevi tazminat için kural olarak ek dava açılamaz. Manevi tazminat davasının kısmi dava olarak açılması ve dolayısıyla ıslah ile artırılması mümkün değildir.
NETİCETEN;
İş kazası ve meslek hastalığında işverenin işçiyi gözetme borcuna riayet etmemesi halinde hukuki sorumluluğundan bahsedilmektedir. İşverenin hukuki sorumluluğu esasen kusurun varlığına bağlıdır. Hukuka aykırılık, nedensellik bağı (uygun illiyet bağı) ve zarar unsurunun da gerçekleşmiş olması ile birlikte tazminat talep edilebilmektedir. Bazı durumlarda işverenin kusura dayalı sorumluluğu, işçinin zararını karşılamayabilmektedir. Yargıtay bu gibi durumlarda çıkar ilkesi, hakkaniyet ilkesi ve tehlike ilkesini gözeterek işverenin kusursuz sorumluluğuna gidilebileceğini ifade etmektedir.
Maddi tazminat kalemleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ve yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır. Bu kapsamda işçi tarafından çalışma gücünün sürekli ve geçici kaybına bağlı olarak iş göremezlik tazminatı talep edilebileceği gibi işçinin desteğinden yoksun kalınan kişiler tarafından tazminat talep edilmesi de mümkündür.
Son olarak işçinin kendisi veya ölümü halinde yakınları tarafından uğramış oldukları manevi acı, elem ve üzüntünün bir nebze de olsa de dengelenmesi için manevi tazminat talep edilebilmektedir.
KAYNAKÇA
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği
Doç Dr İştar Cengiz, İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:9, Sayı:34 (Nisan 2018) https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/980828
Cem Baloğlu (ÇSGB İş Müfettişi), İşverenlerin İş Kazalarından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Kamu-İş (İş Hukuku ve İktisat Dergisi); C:13, S:3/2014 https://www.tuhis.org.tr/pdf/1335.pdf
Güleç Uçakhan, Sema, Maddi Tazminat Esasları ve Hesaplanması, Seçkin Yayınevi, Ankara 1994 (3.Baskı)
Dr Sami Narter, İş Kazası ve Meslek Hastalığında Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 2.Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2015